26 Nisan 2010 Pazartesi

Vob İçin Hangi Aracı Kurumu Kullanmalı?

Bir süredir bu soruya cevap arıyorum. Şimdilik daha önce belirttiğim gibi İş Bankası'nı kullanıyorum ama fahiş komisyon oranları beni bir aracı kurumda hesap açtırmaya zorluyor.

Forumlarda falan okuduğum kadarıyla hemen hemen bütün bankalarda komisyon oranı XU30 için 7. 5 lira civarı imiş(sanıyorum pozisyonun 1/1000'ine denk geliyor) Gerçekten çok yüksek bir rakam. Günde 2 kontratla al-sat yapsanız bile 30 lira komisyon vereceksiniz. Aylığa vurduğunuzda ise büyük ihtimal bankanız sizden kat kat fazla kazanacak.

Yüksek komisyon oranlarının bir handikapı da küçük karlar için çok kısa süreli pozisyon (scalping nedir?) almanızı engellemesi. Sonuçta bir pozisyon aldığınızda bunun 6 kademesi komisyona gidiyor, ancak 7. kademeden sonra kar etmeye başlıyorsunuz. Bu da pozisyonunuzu kapatmanızı zorlaştırıyor, zarara uğratıyor.

Forumlardaki küçük çaplı araştırmalarımdan sonra gedik yatırım ve sanko menkul ile görüşmeye karar verdim. Komisyon oranlarını sitelerinde belirtmemişler, siz telefon numaranızı veriyorsunuz, onlar sizi arayıp söylüyorlar. Sanırım bu uygulamanın sebebi müşteriye özel komisyon oranları belirlemeleri, bu da bana bir pazarlık şansı doğuruyor:) Ama elim çok kuvvetli değil bu pazarlıkta, zira hala öğrenciyim ve işlem hacmim bana özel bir muamele yapılmasını sağlayacak kadar yüksek değil. Kontrat başına 1 tl civarında bir komisyondan bahsediliyor, bence şahane bir rakam.

Sonuç olarak vob hesapları için her durumda aracı kurumların bankalardan daha iyi olduğu söyleniyor. Vizelerim bitse kurumlarla görüşüp daha ayrıntılı bir araştırma yapacağım ama bitmek bilmiyor. Önümüzdeki 2 haftada 6 tane vizem var, çok seyrek yazabileceğim yani.

Bu süre içinde spotta işlem yapmayı düşünmüyorum, portföyümde de bir değişiklik yapmadım. Ara sıra vob'da gün içi küçük pozisyonlar alıyorum, aynı gün kapatıyorum, yani endekse dayalı uzun vadeli bir tahmine dayanmıyor pozisyonlarım.

Sonunda kararımı verdim:
Vob için en iyi aracı kurum hangisi?

19 Nisan 2010 Pazartesi

Yoğunluk Nedir? :)

Evet, 10 ders alıyorum demiştim ya, 2. vizeler başladı, artık 2 hafta süresince sınırlı vakit ayırabileceğim bloga. Hafta sonu bilgisayarıma format attım, performansı çok düşmüştü, şimdi daha iyi gibi duruyor. Önümüzdeki hafta sonu da memlekete ailemi görmeye gideceğim, bir süre sizi ihmal edeceğim yani.

Bu sürede kitap okumak isterseniz, Bir Borsa Spekülatörünün Anıları'nı şiddetle tavsiye ederim, en sevdiğim kitaplardan biridir. 80-90 yıl önce yazılmış bir kitabın hala bu kadar geçerli olması şaşırtıyor beni. Ayrıca dili çok akıcı.. Borsa hakkında hiçbir şey bilmeseniz de, artık işin kurdu olsanız da Jesse Livermore'dan öğreneceğiniz çok şey var...

16 Nisan 2010 Cuma

Ekonomide Hurafeler ve Gerçekler

Ekonomi Türk'ün aylardır merakla beklediğimiz kitabı sonunda raflarda yerini almış! Hatta tükenmek üzereymiş, 2. baskıya kalmayın derim...

Liberte yayınlarından çıkan kitabın fiyatı 9.80 TL imiş, en kısa zamanda edineceğim.

Kitabı incelemek için: Liberte Yayınları

Ekonomi Türk'te kitapla ilgili yazı ve Deniz Gökçe'nin önsözü için:

Ekonomi Türk Kitabı Piyasaya Çıktı, Tükenmeden Alın

15 Nisan 2010 Perşembe

Faizler Enflasyonu Nasıl Etkiler?

Aslında bu kavramın bilimsel bir ismi var: parasal aktarım mekanizması (transmission mechanism of monetary policy) Fakat amaçlarımdan biri de kabaca temel ekonomi bilgilerini vermek olduğundan böyle bir başlık seçtim.
Merkez bankalarının enflasyonla mücadele silahlarının en güçlüsü, şüphesiz faiz oranlarıdır. İkisi arasındaki ilişki "faizleri arttırırsak enflasyon düşer, azaltırsak enflasyon yükselir" şeklindedir. Fakat neden böyledir? Kabaca talepteki değişimden dolayı diyelim ve şemamız üzerinde tek tek nelerin etkilendiğini anlatalım.



Official Rate(Resmi Faiz): Yani merkez bankası'nın belirlediği kısa vadeli faiz. Bundaki değişimin diğer parçaları nasıl etkilediğini inceleyeceğiz. Kolaylık açısından faizlerin yükseldiğini varsayalım, düşmesi durumunda da bütün söylediklerimin tersi gerçekleşecek.

Market Rates(Piyasa faizleri): Merkez bankası faizleri yükselttiğinde, piyasadaki faizler de hemen tepki verecektir. Yani bankalar da kısa vadeli faizlerini yükseltecektir. Fakat uzun vadelilerin tepkisini bilmek daha zor, çünkü uzun vadeli faizler piyasanın geleceğe dair beklentilerini de yansıtır. Kısaca kısa vadeli faizleri merkez bankası, uzun vadelileri piyasa oyuncuları belirler diyebiliriz.

Asset Prices(Varlık Fiyatları): Faizler yükseldiğinde, tahvil ve hisse senedi fiyatları düşer. Tahvil fiyatları düşer çünkü beklenen nakit akışları daha yüksek bir oranla iskonto edilecektir. Aynı şekilde hisse senetlerinin beklenen getirisinin şimdiki değeri daha az olacaktır. Fiyat hesaplamayı bilmeyenler için biraz karışmış olabilir, şöyle diyelim; 1 yıl sonra 100 lira alacaksınız. Faizler 15%'ken bunun değeri 86.95TL'dir. Fakat faizler 20%'ye çıkarsa, yatırımcı da artık 20% getiri isteyeceğinden, elinizdeki 100Tl alacağın değeri 83.33'e düşer. Tahvil değeri hesaplamayla ilgili bir yazı yazarım yakında. Diğer bir varlık grubu ise fiziksel varlıklar yani evler... Ev alırken borçlanmak oldukça yaygın olduğuna göre, borçlanma maliyeti(faiz) arttığında, ev alanların sayısı da azalacaktır. Bu da ev fiyatlarının artışında bir azalmaya, ve bazı özel durumlarda ev fiyatlarında düşmeye sebep olabilir(ev fiyatları için faiz artarsa ev fiyatları düşer demek o kadar kolay değil)

Expectations/confidence(Beklentiler/güven): Bireyler açısından bakıldığında, faizler arttığında harcamaları kısma eğilimi beklemek mantıklı. Çünkü artık tasarruf ettikleri miktara daha fazla getiri elde edebilecekler. Ayrıca varlık fiyatlarındaki düşüş de, servetleri azalan bireyleri daha fazla tasarruf etmeye yönlendirecektir. Bu da genel talepte bir düşüşe neden olacaktır.
Şirketler açısından bakıldığında ise, faiz arttırımı, yine harcamaları kısma anlamına gelecektir. Borçlanmak daha pahalı olacağı için, bazı yatırımlar ertelenecek, ya da iptal edilecektir. Faizler 10%'ken kabul edilecek bir proje, 15%'e çıktığında reddedilebilir, çünkü artık getirisi riski karşılamıyordur. Ayrıca faizler yükseldiğinde kur da düşeceğinden, özellikle ihracat yapan şirketler için yatırımlar daha da azalabilir. Çünkü artık ihraç edilen mallara talep azalacaktır.

Exchange Rate(Kur): Kuru etkileyen bir çok farklı şey olsa da, bir ülkede gerçekleşen faiz arttırımının o ülkenin parasının değer kazanmasıyla sonuçlanması beklenir. Bu da ithalat fiyatlarını düşürür, özellikle enerji fiyatlarının düşmesinin enflasyona büyük etkisi olur.

Faiz değişimi başka birçok şeyi de etkiler fakat en önemlilerinin bunlar olduğu kabul edilir. Bu faktörlerin hepsi birleştiğinde, azalan talep ve ithalat maliyetlerinin düşmesi ile birlikte enflasyonda da bir azalma beklenir. Tabii bu hemen gerçekleşen bir şey değildir, sonuçların netleşmesi en az 2-3 çeyrek sürecektir.

Bu arada şemada tek tek bahsetmediğim kısımlar da oldu, onların da Türkçe karşılıklarını vereyim, aslında hepsinden bahsettim zaten diğer başlıklar altında:

Domestic demand: Yerel talep
Net external demand: Dış talep
Total demand: Toplam talep
Domestic Inflationary Pressure: Yerel enflasyonist baskı
Import Prices: İthalat fiyatları


Ekonomi Türk'ün Büyük Başarısı

Ekonomi Türk'te İnan Doğan'ın Roubini's Popularity vs. S&P 500: Dr. Doom or Dr. Realist? adlı yazısı dünyanın önde gelen finans sitelerinde (yahoo finance, vb) ilk sayfalardan verilmiş, kendisini tebrik ediyorum.

Yazının verildiği siteleri de şuradan görebilirsiniz.

14 Nisan 2010 Çarşamba

Munzam Karşılık Nedir?

Munzam karşılık (reserve requirement), bankaların topladıkları mevduatların merkez bankasındaki hesaplarında tutmak zorunda oldukları kısmına denir.

Her banka, topladığı mevduatın bir kısmını merkez bankasında tutmak zorundadır. Önceleri iflas riskine karşı az da olsa koruma sağlanması amacıyla çıkarılan bu kural, günümüzde daha çok bir piyasa likiditesi kontrol aracı olarak kullanılmaktadır. Bankaların merkez bankasına yatıracakları munzam karşılıklar, merkez bankasının açıkladığı "munzam karşılık oranı"'na göre belirlenir. Bu oran arttığında piyasada likidite azalır(çünkü daha çok para merkez bankasında durur), oran azaldığında piyasada likidite artar.

Likidite kontrol araçlarından biridir fakat çok sık kullanılmaz, "bugün munzam karşılık oranı 5%, yarın 7% " gibi bir durum söz konusu değildir. TCMB en son 6%'den 5%'ye düşürmüştü 16.10. 2009'da, bildiğim kadarıyla ondan beri bir değişiklik olmadı. Şu an Türkiye bankaları için munzam karşılık oranları:

TL için: 5%
Döviz için: 9%

Dediğim gibi munzam karşılık oranı sadece uzun vadeli likidite kontrolü için kullanılabilir( 6'dan 5'e düşürüp krizde likiditeyi arttırmak gibi amaçlarla)

Ek: Yazıyı yazdığım tarihteki oranlar artık geçerli değil. Geçtiğimiz günlerde bu oranlar TL için %5.5'e, döviz içinse %11'e yükseltildi. Değişiklikler oldukça yeni eklemeler yaparım.

Ek2: Son oranları Güncel Zorunlu Karşılık Oranları adlı yazımızdan takip edebilirsiniz.

13 Nisan 2010 Salı

AKENR Fiyaskosu

Bugün gireceğim demiştim ya, girdim, 4.70 maliyetle...
Ama Allah'tan 4.60'larda takılınca tavana gitmeyeceğine karar verip 4.58'den kapattım pozisyonu.

Demiştim ya başında durmazsam bu pozisyonları açmam diye, iyi ki öyle yapmışım, 4.26'dan kapattı kağıt. Kalanlara sabır diliyorum.

Fırsat Maliyeti nedir?

Fırsat Maliyeti (opportunity cost) en iyi 2. alternatifin getirisidir. İlkini seçtiğiniz için bu getiriden vazgeçmiş oluyorsunuz ve bu da sizin için bir maliyet.

Örneğin, elimizdeki iki alternatif, "fabrika kurmak" ve "paranızı faize yatırıp gül gibi geçinip gitmek" olsun. Eğer fabrika kurarsanız, faiz getirisi sizin fırsat maliyetiniz olacaktır. Fabrika kurduğunuzda faizden daha fazla getiri elde etmelisiniz ki, onu seçmenizin bir anlamı olsun. Bu yüzden fırsat maliyeti önemli bir performans ölçüsüdür, tabii 2. en iyi alternatifin ne olduğunu doğru seçmek kaydıyla.

AKENR

AK Eneriji bölündü bugün. 15% ağırlık vererek girmeyi düşünüyordum, ama sabah dersim vardı ve bu tarz işlere ekran başında olmadığım sürece asla girmem. İşler her zaman tersine dönebilir ve bu durumlarda kaybınız yüksek olur.

Derse gitmesem mi diye düşündüm ama sadece bir ders devamsızlık hakkım kaldığı için girmeye karar verdim. Kredisiz türkçe dersi, bana epey pahalıya maloldu (fırsat maliyeti nedir?)

Neyse 2. seans duruma göre girebilirim, 4.80 civarı bir maliyetin uygun olacağını düşünüyorum, yarın ilk seansta da çıkarım. (duruma göre, yarın da sabah dersim var ama bakacağız artık bir çaresine)

12 Nisan 2010 Pazartesi

IMF ve Yunanistan

Ekonomi Türk'te IMF ve Yunanistan hakkında güzel bir yazı okudum, bence siz de okuyun:

Imf'nin uyguladığı faiz oranları ne kadardır?

Yabancıların Aldığı Kağıtlar

Borsada ara sıra bazı kağıtlarda yabancı alımları olduğuna, bu kağıtların yakın zamanda prim yapacağına dair şeyler gelir insanın kulağına. Ben daha önce hiç yabancılar ne almış diye merak edip ona göre işlem yapmadım, açıkçası bu şekilde anormal getiri elde edilebileceğini de düşünmüyorum. Ama 2 aydır imkb'nin yayınladığı "Yabancı Banka/Aracı Kurum veya Şahıs Nam ve Hesabına Gerçekleştirilen İşlemler" dosyasına bakıyorum ve bunlara göre işlem yapmanın ne kadar getiri sağlayacağını test etmeye karar verdim.

Testimiz çok basit olacak, yabancıların en çok aldığı 5 kağıdı seçip bir portföy oluşturacağız, bunun endekse göre ne durumda olduğuna bakacağız. Eski verileri kullanarak da test edebiliriz elbette, ama bu bana daha eğlenceli geldi, ayrıca endeksin artık yataya gireceğini(ya da düşeceğini) düşündüğüm için, bundan sonra kağıtların bireysel performansının daha fazla ön plana çıkacağını düşünüyorum. Siz isterseniz kendiniz bakabilirsiniz, veriler burada.

Diğer bir sorunumuz kağıtların performansını nasıl değerlendireceğimiz konusunda. Bu yabancı alımı verileri ayın kaçında yayınlanıyor bilmiyorum. Bunu öğrenince, (biliyorsanız yorum bırakın lütfen) ona göre düzeltebiliriz ama ben şimdi ayın 1'inde yayınlandığını varsayarak o zamandan beri performanslarına bakacağım, bunu da birkaç ay devam ettireceğim. Bakalım ne çıkacak, yabancıları takip ederek anormal getiri elde edebilecek miyiz?

Kağıtları sıra ile yazıyorum, tek tek verileri de vereceğim: AKBNK ,ARCLK, DOHOL, GSDHO ve VAKBN

Şimdi kağıtlar 12 gündür ne yapmış onlara bakalım. Alım satım mikarlarını da şuradan indirebilirsiniz.

AKBNK 5,1%
ARCLK -1,6%
DOHOL 0%
GSDHO 7.37%
VAKBN 1,5%

31 Mart-12 Nisan arası Portföyümüzün getirisi de 2,474% oluyor bu duruma göre.

Aynı dönemde XU100 56.538'den, 58.822'ye çıkmış. Yani 4% artmış. Yabancılar, endeksin altında getiri elde etmişler.

Bir dahaki sefere maliyetlerini de ekleyeceğim tabloya. Haftada bir bakarız artık ne yapmış yabancı kağıtları diye. Her ay yeni veri geldikçe portföye kağıt ekleyip çıkarırız.

Sadece yabancı işlemlerine bakarak alım satım yapıp anormal getiri elde etmeye çalışmak oldukça iyimser, naif bir yaklaşım kanımca. Ama ciddi borsa kitaplarında bile yabancı alımlarına dikkat etmek gerektiği söyleniyor. Ne kadar önemli bir gösterge olduğunu zamanla göreceğiz.

Vob Hesabı Nasıl Açılır?

Önce vob'daki işlemlerden değil de, nasıl vob hesabı açacağınızdan bahsetmek daha mantıklı gibi. Zira vob'da öyle imkb gibi istediğiniz zaman işlem yapmaya başlayamıyorsunuz.

Diyelim ki vob'da imkb30 shortlamaya (kısa pozisyon nedir?) karar verdiniz, ama henüz bir vob hesabınız yok, ne yapacaksınız?

Yapacağınız ilk şey, bankanıza veya aracı kurumunuza gidip "vob işlemleri yapmaya yetkili bir yatırım hesabı" açtırmak. Bu da her şubeden yapılamıyor. Vob hesabı açmaya yetkili şubeler var ve bunlar haricindeki şubelerden hesap açılamıyor. En azından İş Bankası için durum bu. Ben işlemlerimi İş Bankası üzerinden gerçekleştiriyorum, ara sıra sorun yaşasam da, her zaman sempati ve güven duyduğum bir kurum olmuştur.

Vob hesabı açma yetkisi olan bir şube buldunuz diyelim, vob işlemleri yapabileceğiniz yatırım hesabı için 25-30 belge imzaladıktan sonra size hesabınızın 3 gün içinde açılacağını söylüyorlar, benimki 3 haftada açıldı. Açıkçası ben de çok üzerine gitmedim, o sıralar vob'la yeni yeni ilgilenmeye başlıyordum ve bu süre bana işlem yap(a)madan öğrenme süresi verdiği için bir bakıma iyi bile oldu.

Hesabınız açıldıktan sonra da hemen işlem yapamazsınız. Önce yatırım hesabınıza para yatırmanız, ardından bu hesaptan takasbank'a teminat yatırma talebi göndermeniz gerekli. Teminatınız takasbank'a geçtiğinde işlem yapmaya başlayabilirsiniz.

Vob'da işlem gören sözleşmeler, fiyatları, gerekli teminatlar vb bilgileri buradan takip edebilirsiniz.

İş Bankası İnternet Şubesi

Güvenlik amacıyla bir mobil onay sistemi getirmiş olan internet şubesi. Diğer bankalarda var mı bilmiyorum. Olay şöyle gerçekleşiyor:
Müşteri numaranızı ve şifrenizi giriyorsunuz, telefonunuza bir mesaj geliyor, o mesajdaki 4 haneli kodu girmeden hesabınıza giriş yapamıyorsunuz.

30 dakikadır şöyle gerçekleşiyor:

Müşteri numaranızı, şifrenizi giriyorsunuz, telefonunuza mesaj falan gelmiyor," tekrar yolla" tuşuna basıyorsunuz, yine bir şey yok, çıkıp tekrar giriyorsunuz, yine aynı prosedür, en sonunda "tekrar yolla"ya tıkladığınızda öncekilerle birlikte 5-6 mesaj birden geliyor, telefonunuz hata veriyor, tekrar kapatıp açıyorsunuz, bu arada internet şubesine giriş süresi doluyor, ÇILDIRIYORSUNUZ!

Ama girdim sonunda

11 Nisan 2010 Pazar

E-Posta Üyeliği

Sol taraftaki kutucuğa e-posta adresinizi yazıp "subscribe" tuşuna tıklarsanız, borsa günlüğü'ndeki yeni yazıların linkleri, günlük olarak e-posta adresinize gönderilecek. Yani bütün güncellemeleri günlük olarak takip edebileceksiniz. Kaçırmayın derim:)

SELGD, Analiz ve Yorum

Aşağı yukarı 5 aydır portföyümün 25%'i gözaltı pazarında işlem gören SELGD'da bağlı durumda idi. Beklediğim gibi bir performans göstermedi açıkçası, 0.44 maliyetim vardı, bu 5 aylık sürede kağıdın gördüğü en düşük seviye 0.32, en yükseği de 0.52 oldu. Şu an kağıda sahip bütün küçük yatırımcılar illallah demiş durumda, çünkü kağıtta 2 aydır hiçbir hareketlilik yok.

Kağıda giriş nedenim satış beklentisi idi, primlenmemiş bir satış beklentisi olduğunu düşünüyordum. Hala da öyle düşünüyorum. VBG Holding'le görüşmelere tekrar başlayacaklarını söylediler, hatta SPK'dan esas sözleşme değişikliği için ön izin aldılar. VBG denizcilik alanında faaliyet gösteriyor, Selçuk Gıda ise kuru meyve ihracatı. Bu yüzden satışın gerçekleşmesi için esas sözleşmenin değişmesi gerekiyor. SPK'nın verdiği iznin süresi kısa bir süre içinde dolacak.

Cuma günü, SELGD'daki pozisyonumu 2'ye katladım, artık portföyümdeki ağırlığı 50%. Maliyetim de 0.45'e çıktı. Bu işlemdeki en büyük gerekçem, SELGD'nın perşembe akşamı açıkladığı bilanço.

Selçuk Gıda 2009 yılı konsolide bilançosunda 1.951.650 TL kar açıkladı. Bu karın büyük kısmı "diğer faaliyet gelirleri" kaleminde bulunuyor. Ayrıntısına baktığımız zaman (şurada, sf. 36) bu faaliyet gelirlerinin bir kısmının şüpheli alacaklardaki değişimden kaynaklandığını görüyoruz.

Diğer faaliyetlerden Gelirler

Konusu Kalmayan Karsılıklar 7.381.148
Diger Olagan Gelir ve Karlar 536
Olagandısı Gelir ve Karlar 23.114
Diger Faaliyetlerden Gelir ve Karlar 1.259.510
Diger Olagandısı Gelir ve Karlar 1.986.151
Önceki Dönem Gelir ve Karları 5.811

Diger faaliyetlerden giderler

Karsılık Giderleri (-) 6.792.244
Çalısmayan Kısım Giderleri 19.218
Önceki Dönem Giderleri 185.577
Diger olagan giderler ve zararlar 1.875.617

Yaklaşık 500.000Tl'si italik yazılı kalemlerdeki farklardan oluşuyor, bunlar da şüpheli alacaklardaki değişimi veriyor.

Peki bu "diğer faaliyetlerden gelir ve karlar" ve "diğer olağandışı gelir ve karlar" nereden geliyor? Bilançoya baktığımızda, yatırım amaçlı gayrimenkuller kaleminde 2.000.000 liralık bir azalma görüyoruz. Yani şirket 2.000.000 liralık gayrimenkul satmış(zaten biliniyordu bu-amacım yöntemi göstermek)

"Ee, madem şirket kar etmiyor, neden pozisyonunu büyüttün?" sorusuna geçebiliriz artık. Birkaç sebebi var:

1. Şirket şüpheli alacak dengesini artıya çevirmiş, önceki yıllarda zararının çoğu bu kalemlerden geliyordu. Şirketin pek iyi yönetilmediği, ya da mali tablolarda usulsuzluk yapıldığına dair söylentiler vardı, gerçekten bir garipti, 7-8 milyon şüpheli alacak mı olur? Şimdi biraz toparlanıyor mu acaba?

2. Ticari faaliyetlerden de 750.000 lira kar etmiş. Gerçi geçen yıl bu rakam 2.000.000Tl imiş ama yine de ticari faaliyetlerden kar etmesi yeterli şimdilik. Hem artık daha az şüpheli alacak yazıyor:)

3. En büyük neden bu bilançodan sonra tahtanın hareketlenmemesi oldu. Şirket satışı gerçekleşmeyecek olsa, malı küçük yatırımcıya yıkmak için 2-3 tavanlık bir seri gelirdi bence. Sonrası malum, serbest düşüş. Ama böyle bir şey olmadı. Bu da bende satışın gerçekleşeceği umudunu arttırdı.

4. Şirketin batma ihtimali olduğunu düşünmüyorum. Tek borcu yaklaşık 3.000.000 liralık SSK borcu, o yüzden gözaltı pazarında zaten.

5. Satış ihtimali gerçekleşmezse, 3. maddede yazdığım işlemin yapılacağını düşünüyorum. Buna da hazırlıklıyım. Yani, 2-3 tavan gelirse, elimdeki malın yarısını satacağım. Böylece çıkış yapaysa, zarar etme ihtimalim kalmayacak. Gerçekten satılacaksa da, kalan yarısı da bana yetecektir.

6. Kağıt şu an IMKB'nin bence en ucuz kağıdı. Gözaltındaki diğer kağıtların bilançolarını inceleyin, çoğu SELGD'dan kötü durumda olduğu halde fiyatı daha yüksektir.

İşte SELGD hissesi almak için 6 neden:) Ama handikaplarından da bahsetmezsek olmaz:

1. Sonuçta bu kağıt gözaltı pazarında. Bu pazara büyük paralar yatırmak çok riskli olabilir.
2. Daha önce 2 kez satış haberleriyle küçük yatırımcıya mal yıkılmış, epey bir zarar ettirilmiş. İki satış denemesi de fos çıkmış.
3. Kağıdın 98,69%'u halka açık. Yani yönetenlerin şirkette çok az payı var. Bu bence çok büyük bir handikap. Kağıdın tamamı küçük yatırımcıda olabilir, senelerce bekleyebilirsiniz.
4. Şirket pek iyi yönetilmiyor, daha fazla uzatmayacağım ama şüpheli alacak kalemleri gerçekten garip, ayrıca şirketin gözaltı pazarına düşüş hikayesi de çok garipti. Ayrıntısı ile hatırlamıyorum ama inanılmaz bir ihmal (umarım ihmaldir) vardı.

İşte bunlar da aklıma gelen handikaplar. Karar sizin, ben küçük portföyümün yarısını buraya yatırabileceğimi düşündüm. Eğer 40 yaşlarında olsaydım ve 15 yıllık birikimimi yönetseydim, asla gözaltındaki bir kağıda 5%'ten fazla ağırlık vermezdim. Kendi kararınızı verin, Yatırım Tavsiyesi Değildir, saygılar:)

Bir de şuna bakın, 18 Şubat 2011: SELGD Nereye Gider?

10 Nisan 2010 Cumartesi

Recovery Rate Nedir?-2

Recovery rate nedir? başlıklı yazımda, recovery rate'in tanımını vermiş, konu biraz uzayınca da okuyucumu sıkmamak adına daha fazla bilgi isteyenler için recovery rate 2 başlıklı bir yazı daha yazacağımı söylemiştim.

Devam edelim. En son şirketlerin neden bütün tahvilleri "senior" olarak çıkarıp daha ucuza borçlanmadıklarını sormuştuk, bu yazı da o soruya odaklanacak. Ancak önce bir iflas durumunda neler olacağını anlatalım.

Büyük bir şirket iflas ettiğinde, önce bütün varlıkları satılır ve nakite çevrilir. Bu paradan önce şirketin borçları ödenir. Eğer şirket teminatlı(secured) tahvil çıkarmışsa, teminat nakite çevrilir, diğer borçlulardan önce "senior teminatlı tahvil" sahipleri paralarını alırlar. Eğer teminat bütün teminatlı tahvil sahiplerine ödeme yapacak kadar değerli değilse, teminatlı tahvil sahipleri de, teminatsız senior tahvil sahiplerinin arasına katılırlar, borçları -mümkün mertebe- bu öncelik sırasında ödenir.

Teminatsız alacaklılar arasında senior tahvil sahipleri, diğerlerine göre önceliklidir. Onlar paralarını alırlar, Ardından Subordinated tahvil sahipleri kalandan paylarını alırlar. En sona bir şey kalırsa onu da hissedarlar(shareholders) alır. Borsada yatırım yaptığınız şirket batarsa siz de hissedar olduğunuz için, öncelik sırasında en sonda olursunuz.

Sorumuzun cevabına gelince; Şirket, tahvilleri senior ve subordinated olarak çıkarmazsa, senior tahvilleri örnekte verdiğimiz gibi 8% getiriyle çıkaramayacaktır. Senior-subordinated yapısı, tahvillerin riskini azaltan, krredi notunun yükselmesini sağlayan bir yöntemdir. Çünkü subordinated'lar olduğu sürece, Senior tahvil sahiplerinin riski azalacaktır.

Örnekle anlatalım, şirketimizin 2 alternatifi olsun:
a) Bütün tahvilleri senior olarak çıkarmak(yani senior-subordinated yapı kurmamak)
b)80% senior, 20% subordinated tahvil çıkarmak.

b seçeneği, size borç verecek (tahvilinizi satın alacak) yatırımcılar açısından daha az risklidir. Şirketinizin iflas etmesi durumunda, a seçeneğine oranla borç verdikleri miktarın daha büyük bir kısmını kurtaracaklardır. Şirketin varlıkları satıldığında, öncelik sırasına göre a'da 100 yatırımcı varken, b'de 80 olacaktır. Böylece size de 1/100 yerine 1/80 düşecektir. (Elbette bu rakamlar oransal olarak verilmiş rakamlar)

Yani a seçeneği, yatırımcı açısından b'ye göre daha risklidir. Bu yüzden tahvilin kredi notu daha düşük olacak, şirket daha yüksek faizle borçlanmak zorunda kalacaktır. Örneğin senior-subordinated yapıda sırasıyla 8% ve 10%'den borçlanan şirket, bu yapıyı kurmazsa 9%'den borçlanmak zorunda kalacaktır. Tahvillerin bu şekilde çıkarılmasının sebebi budur.

Tahvillerin kredi notunu yükseltmenin 2-3 yolu daha var (overcollateralization, SPV kullanma gibi) önümüzdeki günlerde onlara da değinmeye çalışacağım.

9 Nisan 2010 Cuma

Ekonomi Türk

Düzenli takip ettiğim ekonomi sitelerinin başında Ekonomi Türk geliyor. Başta blogun editörü Dr. İnan Doğan olmak üzere çok kaliteli bir yazar kadrosuna sahipler. Ben blogun üyesiyim, her gün yazıların linkleri mail adresime geliyor, size de tavsiye ederim. Örnek bir kaç yazı için;

Yatırım Fonları
2009 Büyüme Hızı Ne Kadar? Çeyrek Çeyrek Büyüme Oranı
TKFEN, Tekfen Hisse, Teknik Analiz, Yorum ve Grafik

Ayrıca Dr. İnan Doğan, EkonomiTürk2 blogunda piyasalar, borsa ve ekonomik göstergeler üzerine tahmin ve beklentilerini de paylaşıyor. Bu blog'a üye olabilmek için 6 aylık $12 gibi bir ücret ödemeniz gerekiyor. Bu ücreti ödeyemeyecekseniz, blog'a haftalık bir kaç yazı yazmak, ya da kendi blogunuzdan Ekonomi Türk'e düzenli link vermek gibi alternatifler de mevcut. Ayrıntılı bilgi için:

Borsa ve Piyasa Bülteni-Özel üyelik Detaylı Bilgi

Ben Ekonomitürk2 blogunun da açıldığından beri üyesiyim. Tavsiye ederim.

8 Nisan 2010 Perşembe

Recovery Rate nedir?

Genellikle şirket tahvillerinde, iflas durumunda tahvillerin nominal değerinin kurtarılabilen kısmına denir. Yani şirket iflas eder, varlıkları satılır, tahvil sahiplerine borçları ödenir. Fakat bazı durumlarda nominal değerin tamamını ödeyemez, diyelim 50%'sini öder. İşte bu 50% recovery rate'tir. (kurtarma oranı-ben çevirdim, türkçesini bilmiyorum, Türkiye'de şirket tahvilleri pek yaygın olmadığından bu kavramlara da hiç rastlamıyoruz)

Öncelik sırasına göre bonoların recovery rate'leri derecelendirme kuruluşlarının sitelerinde bulunabilir. Örnek olarak;

Bu tabloda gördüğümüz üzere, recovery rate bono türüne göre farklılık gösteriyor. Hemen kavramları açıklayalım, secured-teminatlı, senior-öncelikli, unsecured-teminatsız, subordinated-ikinci derece demek.

Teminatlı şirket tahvillerinde, yatırımcının şirketin iflası hakkında o kadar endişelenmesine gerek yoktur. Onu asıl ilgilendiren teminatın durumudur. Teminat değer kaybederse, olası bir iflas anında parasının tamamını alamayabilir.

Bazen de tahviller senior ve subordinated(bunların türkçelerini bilmiyorum, biraz araştırdım ama bulamadım) olarak ayrılırlar. Senior tahviller, iflas durumunda önceliklidirler. Subordinated'lar senior'lar bütün parasını aldıktan sonra eğer para kalırsa almaktadırlar. Gördüğünüz gibi tabloda subordinated'lar da kendi aralarında senior-subordinated ve junior subordinated olmak üzere 3'e ayrılıyorlar, bunların da kendi aralarında öncelikleri var. Yani en son Junior subordinated tahvilinin nominal değerini alıyor. Ondan sonra bir şey kalırsa onu da hissedarlar alacak.

Ortalamalara(mean) baktığımızda, teminatlı senior tahvillerin(senior secured) nominal değerinin ortalama olarak 53.8%'ini kurtardığını görüyoruz. Bu oran Junior Subordinated'larda 17.09% gibi çok düşük bir rakam.

Gördüğünüz gibi Subordinated tahvillerin riski Senior'lara göre çok yüksek, olası bir iflas durumunda paralarının çok daha azını kurtarıyorlar. Bu yüzden Subordinated tahvillerin getirisi daha fazladır. Burada insanın aklına bir soru takılıyor: Yatırımcı açısından durum gayet mantıklı,
düşük risk-düşük getiri, yüksek risk-yüksek getiri; peki ama şirket neden yüksek faizle borçlanıyor? Neden tahvillerin hepsini Senior olarak ihraç etmiyor? Diyelim ki senior'un faizi 8%, subordinated'ınki 10%; şirket neden 10% ödüyor?

Bu sorunun cevabını da recovery rate nedir?-2 başlıklı yazımda vereceğim. Küçük bir tanım vereyim diye başladım, epey uzattım, sadece ilgi duyanlar devam eder 2. yazıyı okumaya.

Kısa Pozisyon nedir?

Kısa pozisyon (short position) almak, kişinin, halihazırda elinde olmayan bir finansal varlığı başkasından(genellikle aracı kurumdan) ödünç alarak satmasına verilen isimdir. (türev piyasalarda ödünç almadan da yapılabilir, vob'da imkb30 endeks'inde kısa pozisyon almak gibi)

Kısa pozisyon fiyatın düşeceği beklentisiyle alınır. Şimdi satarsınız, kağıt değer kaybedince daha düşük bir fiyattan alır yerine koyarsınız. Aradaki fark sizin karınızdır.

Daha çok türev piyasalarda kullanılmaktadır. Önümüzdeki günlerde vob hakkında ayrıntılı bir yazı yazmak istiyorum orada daha fazla değineceğim bu konuya.

Baz Puan Nedir?

Baz puan(basis point) 1/10,000 değerinde bir finansal ölçü birimidir. Yani bir baz puan, yüzde 1'in yüzde 1'idir.
100 baz puan= 1%

Endeks tahmini yazımızdaki grafikte, Yunanistan'ın CDS spread'inin 450 baz puan olduğunu görüyoruz, yani yatırımlarınızı garanti altına almak için 4,5% ödeyeceksiniz.

CDS nedir?

Credit Default Swap(CDS), bir alacaklının, 3. bir kişiye belli bir ücret ödeyerek, alacağını garantilemesidir. Yani alacaklının, borçlunun iflas riskinden kurtulmasıdır. Bu riski, artık CDS satıcısı üstlenmiştir. Elbette belli bir ücret karşılığı. Bu ücrete "CDS premium"(CDS primi) denir.

Çok basitçe anlatacak olursam, diyelim ki bir arkadaşınızın size 100 TL borcu var. Ve siz arkadaşınızın bu borcu ödeyemeyeceğinden korkuyorsunuz. Başka bir arkadaşınız size şöyle bir öneride bulunuyor: "Bana her ay 1 lira ver, eğer arkadaşın ödeyemezse, 100 liranı ben vereceğim." Kabul ederseniz, siz de CDS yapmış olursunuz.

Ülkeler ve büyük şirketler söz konusu olduğunda ise işler şöyle işliyor. CDS genellikle bonolar için kullanılıyor. Yatırımcı, elindeki bonoları garanti altına almak için, CDS satıcısına prim ödüyor. Olası bir iflasta, CDS satıcısı, yatırımcının bonolarının nominal değerini ödemekle yükümlü. Bu ödemeden sonra bonolar CDS satıcısına geçiyor. Yani aslında CDS satıcısı iflas etmiş bonoları satın alıyor. Artık ne kadarını kurtarabilirse. (recovery rate nedir?)

CDS'ler hakkında en önemli nokta, CDS için ödeyeceğiniz primin ne kadar olacağıdır. Bunu ne belirler? Elbette ülkenin/şirketin iflas etme ihtimali... CDS satanlar, ülkenin iflas etme ihtimali yüksekse daha yüksek prim talep edeceklerdir. Aynı şekilde yatırımcılar da kendilerini koruma altına almaya daha istekli olacaklarından, bu yüksek primleri ödemeye razı olacaklardır. Böylece risk algısına göre arz-talep eğrilerinin kesiştiği yerde CDS primi oluşacaktır. Endeks tahmini yazıma bir kaç ülkenin primlerini(spreadlerini) koymuştum. Örneğin, Yunanistan'ın spread'i 450 bp (baz puan nedir?) civarında. Bu demek oluyor ki, bonolarınızı garanti altına almak için, her yıl nominal değerlerinin (par value) 4.5%'sini CDS primi olarak ödemeniz gerekiyor. Aynı spread, İrlanda için 170 bp civarında. Demek ki, piyasa İrlanda'nın batma ihtimalinin Yunanistan'dan daha az olduğunu düşünüyor.

CDS'in ne olduğunu, spread'lerin nasıl yorumlanacağını anlatmaya çalıştım, borsadan uzak duracağım şu bir kaç günde, bu tarz yazılara ağırlık vermek istiyorum. Zaten bu dönem derslerim de tamamen bu konularla (Risk Yönetimi, Sabit Getirili Enstrümanlar, Finansal Türevler, Yatırım Yönetimi dersleri alıyorum bu dönem) ilgili, öğrendiklerimi elimden geldiğince paylaşmaya devam edeceğim.

Endeks Tahmini


Nakite geçişimin nedenini akşam yazarım demiştim. İşte neden bu.

Yukarıda gördüğünüz grafik, Yunanistan'ın 5 yıllık CDS spread grafiği. (CDS nedir?) Bence bir ülkenin ne durumda olduğunun en iyi göstergelerin bono ve CDS spread'leridir. Piyasanın ülkeye bakışını gayet net bir şekilde gösterirler.

Trichet bugün "Yunanistan için iflas söz konusu değil" diye bir açıklama yaptı. Ama CDS ve bono spread'leri öyle demiyor. Euro da aynı şekilde, bir anda 2 liraya düştü.

Bu gelişmeler beni korkuttu. Ayrıca IMKB'nin 58000'i görmüş olmasının da etkisi var, sonuçta artık yukarı potansiyelin sınırlı olduğunu düşünüyorum. Bir süre izleyeceğim, sonra ya tekrar gireceğim, ya da vob'da imkb30 shortlayacağım. (kısa pozisyon nedir?)

Kapattığım pozisyonlarda kar zarar şöyle oluştu:

Akyo: +1,8% (1 ay) (pozisyonları daha çabuk kapatmalıyım:)
MRDIN: +26% (~5 ay)

Nakite Geçtim

Biraz önce AKYO'yu 1.70'ten, MRDIN'i 8.55'ten nakite çevirdim. SELGD endeksten bağımsız bir kağıt olduğu için (aslında bağımsız değil, endeks düşerken düşüyor, çıkarken çıkmıyor :)) SELGD'daki pozisyonumda bir değişiklik yapmadım. IMKB100'ün önümüzdeki günlerde düşeceğini tahmin ediyorum. Şimdi derse gitmem gerek, nedenini akşam yazarım. Euro ve Yunanistan ile ilgili.

6 Nisan 2010 Salı

MRDIN'DE POZISYON ARTTIRDIM

AKYO'dan gelen temettüyü MRDIN'e yatırdım. Biraz değişik bir tercih oldu. AKYO'ya yatırmayı düşünüyordum fakat işler istediğim gibi gitmedi. Kağıt yeterince primlenmediği için (en azından benim gözümde hakettiği yerde değil) temettü sonrası yükselişe geçeceğini düşünüyordum ama şu ana kadar bu beklentim gerçekleşmedi, hatta kağıt bir 10 krş'a yakın değer kaybetti.

İki hedge fon yöneticisi konuşurlarken , bu meslekten olmayan bir üçüncü kişi, onlara meslektaş deme hatasında(!) bulunmuş. Hedge fon yöneticilerinden biri de şöyle cevap vermiş:

-Yoo, hayır, biz aynı işi yapmıyoruz, ben işler kötü giderse pozisyonumu kapatırım, arkadaşım ise pozisyonunun büyüklüğünü arttırır.

Nerden duydum bunu hatırlamıyorum, gerçek bir hikaye de olabilir. Ama bahsettiği nokta gerçekten zor bir soruya götürüyor bizi: işler beklediğimizin tersine gittiğinde, "yanlış düşünmüşüm" deyip çıkmalı mıyız; yoksa "ohh, artık daha fazla kar edeceğim" deyip pozisyonu mu büyütmeliyiz?

Pozisyonu kapatmak olası bir iflası önlüyor, sonuçta stop-loss seviyelerine bağlı bir yatırımcının bütün parasını kaybetme ihtimali imkansıza yakın. Ama borsada insanın başına gelebilecek en kötü şeylerden biri "zararla çıktığınız kağıdın siz çıktıktan 2 gün sonra uçması" dır. Diğer taraftan pozisyon arttırırsanız da yanlış bir karar vermiş olmanız halinde çok ciddi kayıplar yaşayabilirsiniz.

Sonuçta olay yine sizin ne kadar "risk averse"(riskten kaçınan) bir yatırımcı olduğunuza bağlı.

Ben biraz riske açık bir yatırımcıyım açıkçası, şu an yönettiğim meblağın çok büyük olmamasının da etkisi var bu durumda. Ama yanlış kararlar almakta olabileceğimi de her zaman göz önünde bulunduruyorum. Bu yüzden asla kaybederken pozisyon arttırmam. Gelen temettüyü AKYO'ya değil de MRDIN'e yatırmamın sebebi bu. (aslında AKYO'da hala kaybeden konumunda değilim, son alımımla maliyetim 1.67'ye yükseldi, bugün 1.73-1.74 civarı kapatacak)

Neyse sonuç olarak AKYO hakkında kısa vadeli görüşüm değişti, ama uzun vadeli görüşüm aynı:
"Bu kağıt hakettiği yerde değil." Ama daha fazla risk almak istemiyorum, Bu yüzden temettüyü MRDIN'e yatırarak AKYO pozisyonumu azalttım.(bunu temettüyle yapmış olmak da işlemin başka bir faydası)

AKYO'daki kalan pozisyonumu 3. çeyreğe kadar tutabilirim. Şartlara bağlı elbette. Portföyün son hali:

AKYO 40%
MRDIN 35%
SELGD 25%

1 Nisan 2010 Perşembe

GSRAY'dan çıktım

2 gün önce söylediğimi dün yaptım. Galatasaray'ın en az bir ay yatay seyredeceğini tahmin ettiğimi söylemiştim, hatta şu an benim verdiğim aralığın da altında seyrediyor. Dün 163'ten elimdeki bütün GS hisselerini verdim. Böylece kısa vadeli bu işlemimden 4,11 % kaybetmiş oldum. Bu da açgözlülük etmenin sakıncalarını göstermiş oldu. Bir önceki yazımda 195'ten vermediğimi söylemiştim, şimdi bu konuda biraz üzgünüm tabii ki..

Dediğim gibi AKYO'ya girdim dün, 2.20'den. Onunla ilgili hedefimi de burada açıklamıştım. Böylece portföyümün son hali şu şekilde oldu:

AKYO 50%
MRDIN 25%
SELGD 25%